Lin Beifan’ın düşünceleri farklılaşmaya başladı!
Cennet ve Dünyanın Dört Kutsal Canavarı, sanki cennet ve dünyanın bir parçasıymış gibi, dünyayı koruma göreviyle dünyanın şansından doğduklarını iddia ediyorlardı.
Yüce Büyük Ustaları öldürmelerinin nedeni, bir Yüce Büyük Ustanın talihinin tamamen cennetten ve dünyadan gelmesidir.
Hepsi kendi zamanlarının yenilmez güç merkezleridir ve yol boyunca ruhani enerji, göksel hazineler vs. gibi dünyanın servetinden çok fazla tüketmişler ve bu da dünyada bir dengesizliğe yol açmıştır.
Bu nedenle, onları öldürerek ve servetlerinin cennete ve dünyaya geri dönmesine izin vererek denge yeniden sağlanabilir.
Mantıken bu oldukça makul görünmektedir.
Eğer bu mantık doğruysa, neden onun peşinden gelmediklerini de açıklıyor.
Çünkü onun gücü cennetin ve dünyanın servetinden değil, İmparatorluk Kum Havuzundan geliyor.
Hiçbir zaman cennetin ve dünyanın servetini tüketmedi, dünyada bir dengesizliğe neden olmadı. Ayrıca bir Yüce Büyük Usta’nın gücünü başkalarının önünde asla göstermedi, bu yüzden doğal olarak bilmeyeceklerdi.
Lin Beifan bunu düşündükçe gerçeğe daha da yaklaştığını hissetti. Sabırlı olduğu ve gücünü açığa vurmadığı için kalbinde gizliden gizliye kendini şanslı hissetti; aksi takdirde tehlikede olabilirdi.
Ancak, bu sadece onun spekülasyonuydu. Gerçek henüz doğrulanmamıştı, bu yüzden gelecekte de dikkatli olmaya devam etmeye karar verdi.
Gücü onlarınkini aştığında, o zaman özgürce hareket edebilirdi!
Li Tiancheng hafifçe gülümseyerek, “Dört kutsal canavar hakkında tüm bildiklerim bunlar,” dedi.
“Gizemli ve güçlü olmalarına rağmen, dünyaya asla müdahale etmezler! Yüce olana geçmediğiniz sürece güvendesiniz! Bu dünyada kaç kişi yücelere ulaşabilir ki? Ben bile o büyük adımı atacak özgüvene sahip değilim! Bu yüzden, kendimizi gereksiz yere sıkıntıya sokmayalım!”
“Bu doğru!” Lin Beifan zoraki bir kahkaha attı.
Sen rahatsız değilsin ama ben rahatsızım!
Yenilmez olduğumu sanıyordum ama hâlâ başımda dört canavar var, lanet olsun!!!
Onları en kısa zamanda haşlayacağım!
“Majesteleri, görüşmem gereken ikinci bir konu var!” Li Tiancheng’in ifadesi ciddileşti.
Lin Beifan irkildi: “Ne meselesi?”
“Majesteleri, arkanızdaki efendiyle tanışmak istiyorum. Lütfen beni tanıştırın!”
“Arkamdaki efendi mi?” Lin Beifan’ın kafası karışmıştı.
Arkamda bir efendi mi var? Nasıl olur da ben bunu bilmem?
Li Tiancheng ve öğrencisi Lin Beifan’ın şaşkın ifadesine baktılar ve sanki gerçekten bilmiyormuş gibi inandırıcı davrandığı için içten içe onu övdüler!
Eğer hazırlıklı olmasaydık, senin tarafından kandırılabilirdik!
“Majesteleri, artık bunu bizden saklamanıza gerek yok! Büyük Xia’nızın arkasında bir Büyük Usta olduğunu uzun zamandır biliyoruz! Onun gizli yardımı olmadan Büyük Xia bu kadar sorunsuz ve istikrarlı bir şekilde gelişemezdi!”
Li Tiancheng, Lin Beifan’a sanki onun içini görmüş gibi delici gözlerle baktı.
“Evet, Majesteleri!”
Zi Liuli gülümseyerek, “Sizi destekleyen bir kılıç ustası Büyük Usta olduğunu uzun zamandır biliyoruz!” dedi.
“Bu sonuca nasıl vardınız? Bir tür yanlış anlaşılma mı var?” Lin Beifan belirsiz bir şekilde konuştu.
Li Tiancheng ve öğrencisi bir kez daha gizlice onu övdü: Gerçekten de küçük kurnaz bir tilki!
Büyük Xia’yı bir Süper İmparatorluk haline getirebilmesine şaşmamalı!
“Majesteleri, ilk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musunuz?” Zi Liuli sordu.
“Hatırlıyorum!”
Lin Beifan cevap verdi: “O zamanlar seferi bizzat ben yönetiyordum ve Büyük Xue Hanedanlığı’nı yeni fethetmiştim. Yerel askeri kampta tanışmıştık!”
“İşte o zaman, askeri kampınızda, bir Büyük Usta’nın varlığını hissettim! Kısa süreli olmasına rağmen, onu yakaladım! Daha sonra, çeşitli bilgiler aracılığıyla Büyük Xia’nızın yükselişinin gizli bir kılıç ustasından ayrılamaz olduğunu öğrendik!”
“Kendisini hiç göstermedi, ancak krizlerle karşılaştığınızda birkaç kez müdahale etti ve gidişatı değiştirdi! Bu nedenle, doğal olarak arkanızda bir Büyük Usta olduğu sonucuna vardık!”
“Anlıyorum!” Lin Beifan kendi kendine düşündü.
O gece, Büyük Büyük Usta seviyesine yeni yükselmişti ve aurasını zamanında gizlemeyi başaramamıştı, bu yüzden keşfedilmişti.
Aslında, karşı taraf bir Büyük Usta olmasaydı, bu kadar yakın olmasaydı, kesinlikle fark etmeyecekti. Ancak kaderin cilvesine bakın ki, bu tür tesadüfler iyi bir hikâye oluşturuyor.
Ardından gelen mantık doğal olarak yerine oturdu.
Büyük Xia’yı ilk devraldığında, ulus zayıftı ve güçlü bireylerden yoksundu, bu yüzden meseleleri kendi ellerine almak zorunda kaldı.
İmparatorluk Kum Havuzuna güvenerek, kendini göstermeden müdahale edebiliyor, bu da başkalarının yanlışlıkla arkasında gizli bir üst düzey olduğuna inanmasına neden oluyordu.
Etkisi tüm dünyaya yayılmış olan İblis Tarikatı doğal olarak bunu araştırmayı başardı.
Böylece, onun arkasında bir Büyük Büyük Usta olduğu sonucuna vardılar.
Bu noktada, pek çok şey anlam kazandı.
İblis Tarikatının Büyük Xia’ya yardım etmeye bu kadar kendini adamasının nedeni tamamen onun arkasındaki Büyük Büyük Usta’nın gözüne girmekti.
Büyük Ustaların hâkim olduğu bir çağda, bir Büyük Usta’nın arkadaşı olmak pek çok kişinin aradığı ama asla elde edemediği bir nimetti.
Dünyanın güç dinamiklerini doğrudan etkileyebilirdi!
En azından Taoist Tarikatı veya Budist Tarikatı ile çatışırken kaybetmezlerdi!
“Majesteleri, içiniz rahat olsun, bu konudan başka kimseye bahsetmedim! Benim dışımda sadece ustam biliyor,” diye Lin Beifan’a güvence verdi Zi Liuli.
Li Tiancheng gülümseyerek başını salladı ve konunun doğruluğunu onayladı.
Yorumlar